Türkiye’nin tahıl ambarı olarak bilinen Konya Ovası’nda her geçen yıl suya ulaşmanın zorlaştığını belirten Selçuk Üniversitesi’nden Prof. Dr. Sait Gezgin, “Su tüketimi fazla olan bitkileri çok ya da fazla yetiştirdiğimiz zaman çiftçi bugün için para kazanmış olabilir. Ancak tabiri caizse ömrümüzü kısaltmış oluyoruz. Örneğin 15 yıllık ömrümüz varsa bunu 5 yıla indirmiş oluyoruz” dedi.
‘KURAKLIK KONYA OVASI’NDA DAHA ŞİDDETLİ’
DHA’nın haberine göre ‘Türkiye’nin tahıl ambarı’ olarak bilinen, 2 milyon 200 bin hektarlık ekim alanına sahip Konya’da, yılda yaklaşık 2,5 milyon ton buğday üretiliyor. Konya Ovası’nda, mayıs ayı dışında yağmur yağışının olmaması nedeniyle kuraklık tehlikesi yaşanıyor. Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sait Gezgin, Konya Ovası’nda yaşanan değişime dikkati çekerek şunları söyledi:
“Türkiye genelinde bir kuraklık olayı var. Bu kuraklık Konya Ovası’nda biraz daha şiddetli. Konya ovası en yoğun tarım yapılan yerlerimizden bir tanesi. Ülkemizin gıda güvenliği açısından yapılması da gerekiyor. Tabii ki yapılırken suyun da etkin kullanılması gerekmekte. Su burada önemli. Bundan dolayı zaten ülkemizde 27 Mart 2023 tarihinde üretim planlaması Tarım Kanunu’nda bir değişiklik yapıldı. Bu ürün planlamasına bütün çiftçilerimizin uyması sağlanacak. Devletimiz bu konuda çalışmalar yaptı. Konya Ovası gibi suyun kıt olduğu yerlerde su tüketimi fazla olan bitkilerin 4 yıllık münavebe planı içerisinde bir defa veya en fazla iki defa yer almasına müsaade edecek. Şu anda böyle bir planlama olmadığı için çiftçilerimiz gelir seviyesi en yüksek olan bitki hangisi ise örneğin şeker pancarı, mısır, Konya Ovası’nda bunları görüyoruz. Üst üste aynı araziye mısır ekimi yapılıyor. İşte 5 yıl 10 yıl süreyle bile aynı arazi devamlı mısır, şeker pancarı veya patates eken çiftçilerimiz var. Bu ürünler arasındaki gelir farkını ortadan kaldıracak bir destekleme politikaları olacak” dedi.
‘15 YILLIK ÖMRÜMÜZ 5 YILA İNECEK’
Yeraltı suyunda son yıllarda yaşanan değişikliği örnekleriyle anlatan Prof. Dr. Gezgin, “Su tüketimi fazla olan bitkileri çok ya fazla yetiştirdiğimiz zaman çiftçi bugün için para kazanıyor olabilir. Ancak tabiri caizse ömrümüzü kısaltmış oluyoruz. örneğin 15 yıllık ömrümüz varsa bunu 5 yıla indirmiş oluyoruz. Kesinlikle müsaade edilmemesi lazım. 1985 yılında çiftçiler 10-15 metre derinlikten su çıkarıyorlardı. Aynı yerde şu anda 150-160 metre derinliklerde su çıkarılıyor. 1985 yılıyla günümüzü mukayese ettiğiniz zaman ortalama 15 metre desek, yaklaşık olarak 10 kat suyun derinliği artmış. Bu 30 yıl sonra nereye gidecek? 30 yıl sonra 10 kat derinlikte acaba bin 500 metreye inebilecek miyiz? Ekonomik olarak su çıkarabilecek miyiz? Su var mı? Bunun hesabını çok iyi yapmamız lazım. Yapamıyorsak o zaman ne yapacağız? 30 yıl sonra burayı terk mi edeceğiz? Bunun hesabını çok iyi yapılması lazım” diye konuştu.
‘250 BİN DEKARLIK SU HAVZA DIŞINA GİDİYOR’
Prof. Dr. Gezgin, “Bakanlık, benim aldığım bilgilere göre bu yıl Konya Ovası’nda havza dışı şeker pancarları şeker fabrikaları için 90 bin ton pancar üretimine müsaade etmiş. Havza dışı fabrikalar için 90 bin ton pancar üretmek demek, 250 bin dekar alanının sulanması için kullanılacak suyun havza dışına gönderilmesi demek. Bunun mukayesesinin yapılması lazım. Yani bu çok büyük rakamlar. Onun için ömrümüzü kısaltıyoruz diyorum. Oysa ne yapmamız lazım? Bu suyu havza dışında göndermememiz lazım. Bu havzadaki fabrikaların ihtiyaçlarını karşılayacak pancarı üretmemiz lazım. Tabii ülkemizin ihtiyacını karşılamış olacağız. Yine yapılacak ürün planlamasına uymamız lazım. Sürdürülebilirlik çok önemli. Bu topraklar, bu doğal kaynaklar, su, toprak bizim gelecek nesillerin bize emanetidir. Gelecek nesillerimizin torunlarımızın, torunları bize beddua etmemesi gerekiyor. Buna hassasiyetle uymamız lazım” dedi.
GEÇEN YILA GÖRE YÜZDE 10-15 VERİM DÜŞÜKLÜĞÜ BEKLENİYOR
Konya Ovası’nda geçen yıla oranla daha az verim düşüklüğü yaşanacağını söyleyen Prof. Dr. Gezgin, “Geçen yıla göre tabii ki son yağışlar yüz güldürdü. Ancak geç geldi. Bizim özellikle hububat üretim alanlarımızın büyük kısmında kuru tarım yapılıyor. Yağışa bağlı tarım yapılıyor. Şubat, mart, nisan ayları çok kurak geçti. Özellikle sonbaharda kurak geçti. Nisan ayı hububat açısından çok kritik bir aydır. O ayın kurak geçmesi, özellikle kuru tarım alanlarında ciddi zayiatlar oluşmasına neden oldu. Ama anıza ekim yapılan yerlerde de ciddi kayıplar var. Verim kayıpları ciddi olacağını düşünüyorum. Sulu tarım alanlarında da var. Boy kısalığı görüyorum. Bütün hububatta başakların daha kısa olduğunu bir başakta yer alacak başakçık sayısı dane sayısının daha az olacağını, ona bağlı olarak belli bir verim düşüklüğü olacağını düşünüyorum. Yaptığım gözlemlerime göre erken ekimlerde bu yüzde 30 kadar kayıplar artabileceğini düşünüyorum. Geçen yıla göre verimlerin daha düşük olacağını, geç ekimlerde bu yüzde 10-15 düzeyinde kalabileceğini şeklinde bir gözlemim var. Ama son mayıs ayındaki yağışlar çok iyi oldu. Özellikle dane doldurma açısından iyi oldu. Su açısından da iyi oldu. Yüzde 10 ya da yüzde 15 civarında geçen yıla göre bir verim düşüklüğüyle sezonu kapatabileceğimizi düşünüyorum” diye konuştu.
(HABER MERKEZİ)